Astral Beden – Venüs
MISIR DİLİNDE KA (Nûr-Kâlp), tasavvufta nefs-i mülhîme (nefsin içe yönelmesi ve ilhamlara açık olması) diye sözü edilen menzildir. Elementi bakırdır. Rüyâlar bâzen eterik, bâzen de fizik bedene âit olabilir. Aralarında ince çizgiler vardır.
Şamanlar bu bedenî yapıyı kullanarak, geçmişe âit rüyâlar ile kişiyi geçmiş yaşamıyla uyumlu hâle getiriler. Astral bedenin hem şifâlandırıcı, hem de uyumlayıcı özelliği vardır. Bu bedenin bilin- ci ile anne karnındaki geçmişe bile gidilebilir. Eterik beden, bi- linçaltına âittir. Astral bedende ise veriler öze, kadim olana daha yakındır. Çünkü işin içinde kolektif bilinç sahası vardır.
Kişi kendisini toplumla uyumlu hâle getirmek için denge arayışında olmalıdır. Daha duyarlı, daha âdil, daha demokratik olmalıdır. Kabirdeki bedensel ve düşünsel anlamdaki sıkıntılar, burada artık kişiye tecrübe olarak döner. Bu noktada kişi artık kendini ve âlemi (toplumu) keşif yolundadır. Uzlaşmacı, hoşgö- rülü ve değerleri olan bir yapı sergiler; sâkinlik ve tutarlılık içine girer.
Kolektif bilinç, yâni toplum; bir açıdan bireyin egosundan kurtulması ve bireyselliğini tanıması, tatması adına, doğası gereği
özel bir alt yapı oluşturur. İnsan toplum içinde daha dikkatli, da- ha uyanık olur ve kendini keşf ve fark etme, bu sahada olur.
Hayattan zevk duyma ile öğrenme ve kendindeki ilâhî sana- tı açığa çıkarma, bu beden düzeyinde başlar. Çünkü bu beden, semâvî âlemlere daha yakındır. Eterik beden daha çok yerel, yü- zeysel bilgilerle ilgiliyken; bu beden daha çok sanatla, semâvî ko- nularla ilgilidir.
Astral beden; zihinsel bedenimiz, yâni direkt bireysel prog- ramımız olan esmâmızla çok yakın ilişkilidir. Astral planda dün- yevî düşünceler silikleşmiştir. Fiziksel beden zâten yoktur. Sâdece boşluk ve kendi özündeki güzellikleri, yaratıcılığı izleyeceğimiz zemine geçişin kapısıdır. Öze çok yaklaşılmıştır. Ancak bireysel, kişisel öze yaklaşılmıştır; ilâhî öze değil.
Eterik beden; fizik bedenin çözülmesi için,
astrale çıkması için bir kapıdır.
Astral beden de
zihinsel bedenin yaratıcılığının açığa çıkması için bir kapıdır… Ve zihinsel bedenle sâdece kişisel özdeki varlığın veyâ vârolu-
şun özündeki değil, yaratıcılık da açığa çıkar. İşte astral bedenden sonra anlatacağımız zihinsel beden, içerideki kralın uyanışıdır. Astral bedenin gezegeni Venüs’tür. Ancak zihinsel bedenin ge- zegeni Güneş’tir ve kraldır o! Dolayısı ile içerideki kralın uyanışı, ancak sanat ile olur…
“Allâh güzeldir, güzeli sever.’’
Hadîs-i Şerîf
“Venüs meleğinin elindeki aynaya bakanlar, kendilerini tanımaktadırlar.’’ Hermes Thoth
Ayna saf, temiz ve âdil olmalı ki; kendimizi tanıyabilelim. O da ancak terâzi ile olur. O gün, yâni yüzleşme günü kurulacak (amelleri tartacak) terâzi Hakk’tır. Kimin sevap ve tartıları ağır gelirse, işte onlar kurtulanlardır.
Evet, fiziksel beden yoksa düşünceleri fark edersin. Düşünce- leri fark edersen, düşünceler yok olur. Peki; beden yok, düşünce de yoksa ne olur? Çok güzel bir hoşluk ve boşluk hissedersin. Bu boşlukla boyut ötesine sıçrarsın; kişisel boyutlarından çıkar, ilâhî boyuta geçersin.
İlk 4 boyut; yâni fiziksel, eterik, astral ve zihinsel boyutlar kişi- seldir. Diğerleri ise ilâhî boyutlardır. Kişi ilk 4 boyuta kadar ken- disi çıkabilir. Ancak diğerlerine çıkamaz, oraya çekilir. Mıknatısın çekim alanına giren bir demir parçası, mıknatıs tarafından çekilir. İlk 4’ü, kişi bilinciyle aşar. Son üç ise kişiye gelir. Toplamı 7’dir.
Bu bedenle mekânsal anlamda kişisel geçmişe gidilebilir. Kişi- sel geçmiş ile irtibâta geçilebilir. Ruhsal kişi ilk defâ dış telkinler ve kendi yanılsamalı düşünceleri olmadan kendisi ile birebir ile- tişime geçme yoluna girmiştir. Ve burası Makâm-ı Mülhîme’dir (ilhâm alan nefs); yâni ilhamlara açıktır.
Müzik, sanat, mutluluk veren hâller, kokular ona çok câzip ge- lir. Kaba ve kesif davranışlar bu menzilde kişiden düşer ve daha halîm selîm olmaya başlar. Bâzen tutkularına yenilip tekrar bede- ne düşebilir.
Cezbetme özelliği vardır bu bedenin ve ilk özgürleşme, aydın- lanma seviyesi bu beden ile başlar. İnsan burada tüm geçmişini görebilir. Tövbeye (içe yönelmeye) ve nedâmete daha müsâittir. Onun için Muhyiddin Arabî Hazretleri bu menzile “duâ menzili” demiştir. Burası ünsiyet etmek, takdîs menzilidir; gelişenler bu- raya girer.
“Rahmân’ın hitâbı için sende menziller vardır.
Hakk’kın sendeki hitâbına karşılık ver, ey falanca!
Elçiler avuçlarını sana yükseltir.
Sen hediye istersin, isteyen ise hüsrâna uğramaz…”
Kişi buradan sonra Dünyâ ve Ay menzilinden yavaş yavaş
uzaklaşmakta, daha ziyâde kendi iç âlemine yönelmektedir…
KUBİLAY AKTAŞ – NAME HABER
Haberi Paylaş: https://namehaber.com/?p=978
Astral Beden, Astral Beden – Venüs, Kubilay AktaşGenel